• Mart Ayı Kahve Kulübü Toplu Alım Organizasyonu
    Sevgili Ziyaretçi Mart ayı Kahve Kulübü ortak alım firması sizlerin oyları ile Niji Coffee olarak seçildi. Bu konudan Mart ayı toplu alımı ile ilgili gelişmeleri öğrenebilirsin. Kahve Kulübü toplu alımı ve kulüp ile ilgili gelişmelerden, özel indirimlerden, yayınlardan hızlı bir şekilde haberdar olmak için buradan Whatsapp Kanalına katılmayı, Instagram ve Twitter adreslerinden bizi takip etmeyi unutmayın.
  • Telefon numaranızı paylaşmadan Kahve Kulübü duyurularından, güncel indirim ve kampanyalardan haberdar olmak istiyorsanız Bu Linke tıklayarak Kahve Kulübü Whatsapp Kanalını takip edebilirsiniz.

Probador Colectiva ve Kavurma/Degassing Tarihi Tartışması

Konum
Ankara, İstanbul, Berlin
İsim
Murat Attila
Sevgili dostlar merhaba,

Uzun süredir Probador’un paketleri üzerine niçin kavurma tarihi yerine degassing tarihini not düştüğünü tartışıyoruz. Bu sorunun yanıtını öğrenmek için Çağatay Gülabioğlu ile konuştum ve hepimizi aydınlatabilmesi için kendisinin bu konuya dair bakış açısını ve çıkış noktasını yansıtan yanıtını burada paylaşmak istedim.

Merhaba

Degassing tarihi basmamız kavurma tarihi basmak gibi bir referans aslında ve insanlar onun kodlarına alışmış olsaydı bu kez de neden kavurma tarihi basıyorsunuz diye sorabilirlerdi. Kavurma tarihi basmak eski bir alışkanlık ve fazla bir şey de anlatmıyor. Endüstriyel üretim anlayışının süpermarket rafları üzerinden getirdiği bi zorakiyet. Artık kavurma tarihi basıp üretim tarihinden itibaren 2 yıl diye ibare düşmüyoruz ne de olsa.

Doğrusu ben 2012 Kronotrop zamanından beri degassing tarihi basıyorum ve belli bir bilincin oluşmasına önayak olduğumu düşünüyorum. Bırakın 2012yi birkaç yıl öncesine kadar bile gündemde olmayan bir konuydu. Bugün de hala herkes kavurma tarihinin peşinde koşuyor büyük çoğunlukla ve degassing tarihi bir oyun ya da süsmüş gibi geliyor bu insanlara. Ama aslolanın kahvenin gerçekten içilebilir noktaya geçtiği tarihi bilmek gibi geliyor bize. Bunun sebebi ise Tazelik kavramının bir tabuya dönüştürülmesi ve sanki 1-2 günlük kahve çok da evlaymış gibi bir yanlış anlaşılmanın hakim olması. Yani aylarca raflarda beklemiş kahveler içerken bir anda 1-2 günlük kahve olmazsa içmem diyen bir snopluk hakim oldu. Ama bunun arkasında araştırmamak ve bilmemek yatıyor.

Özellikle ev kullancıları suyun değerlerini belirleyememeleri (çoğunca düşük çözücülükte su kullanıyorlar), değirmenlerinin kötü olması, espresso makinelerini ise kesinlikle yeterince basıncı üretememesi yüzünden defakto ekşi, tuzlu, çözünmemiş kahvelere mahkumlar. Buna bir de yeterince dinlenmemiş kahveyi demlemeye kalkışmaları ve bir de bizim gibi açık kavrulan ve çözünmesi ciddi fundamental isteyen kahveleri almaları eklenirse senaryo iyice karamsarlaşıyor.

Degassing tarihi burda bir kurtarıcı rolü üstelenebilir eğer bir kerteriz olarak alınırsa. Degassing in nimetleri üzerine zaten birşeyler yazıldığına eminim forumunuzda.

Kaldı ki biz gönderdiğimiz emaillerde, web sitemizde ve hemen her fırsatta zaten pazartesileri kavurduğumuzu yazıyoruz ama maalesef kimse okumuyor.


Sağlıcakla.
 
Son düzenleme:
Saygı duyarim ama kavurma tarihi dayatma ise degassing suresini yazmak dayatma olmuyor mu? Mesela ben damagimi gelistirmek adina kahvenin degisik surecini takip ederek farki anlamaya calisiyorum.Bu yüzden yeni aldigim kahveyi gelir gelmez demlemeye basliyorum.Ama bu şekilde kavurucunun degassing bitmeden icme! şeklinde bir dayatmasi olmuyor mu?
bir konuyu da acikliga kavusturmaniz guzel olmus tesekkurler size
 
Teşekkürler bilgiler için, bir açıklama maiyetinde olmuş.

Ama ne olursa olsun, gıda ürünü olduğu için ambalajda bunu yazmak zorunlu diye biliyorum, şimdi “sence Çağatay Bey bilmiyor mu bunu” diyecek olan olabilir, ama pekala mümkün. Bunun ekstradan cezası da var diye biliyorum...
 
Sevgili dostlar merhaba,

Uzun süredir Probador’un paketleri üzerine niçin kavurma tarihi yerine degassing tarihini not düştüğünü tartışıyoruz. Bu sorunun yanıtını öğrenmek için Çağatay Gülabioğlu ile konuştum ve hepimizi aydınlatabilmesi için kendisinin bu konuya dair bakış açısını ve çıkış noktasını yansıtan yanıtını burada paylaşmak istedim.

Merhaba

Degassing tarihi basmamız kavurma tarihi basmak gibi bir referans aslında ve insanlar onun kodlarına alışmış olsaydı bu kez de neden kavurma tarihi basıyorsunuz diye sorabilirlerdi. Kavurma tarihi basmak eski bir alışkanlık ve fazla bir şey de anlatmıyor. Endüstriyel üretim anlayışının süpermarket rafları üzerinden getirdiği bi zorakiyet. Artık kavurma tarihi basıp üretim tarihinden itibaren 2 yıl diye ibare düşmüyoruz ne de olsa.

Doğrusu ben 2012 Kronotrop zamanından beri degassing tarihi basıyorum ve belli bir bilincin oluşmasına önayak olduğumu düşünüyorum. Bırakın 2012yi birkaç yıl öncesine kadar bile gündemde olmayan bir konuydu. Bugün de hala herkes kavurma tarihinin peşinde koşuyor büyük çoğunlukla ve degassing tarihi bir oyun ya da süsmüş gibi geliyor bu insanlara. Ama aslolanın kahvenin gerçekten içilebilir noktaya geçtiği tarihi bilmek gibi geliyor bize. Bunun sebebi ise Tazelik kavramının bir tabuya dönüştürülmesi ve sanki 1-2 günlük kahve çok da evlaymış gibi bir yanlış anlaşılmanın hakim olması. Yani aylarca raflarda beklemiş kahveler içerken bir anda 1-2 günlük kahve olmazsa içmem diyen bir snopluk hakim oldu. Ama bunun arkasında araştırmamak ve bilmemek yatıyor.

Özellikle ev kullancıları suyun değerlerini belirleyememeleri (çoğunca düşük çözücülükte su kullanıyorlar), değirmenlerinin kötü olması, espresso makinelerini ise kesinlikle yeterince basıncı üretememesi yüzünden defakto ekşi, tuzlu, çözünmemiş kahvelere mahkumlar. Buna bir de yeterince dinlenmemiş kahveyi demlemeye kalkışmaları ve bir de bizim gibi açık kavrulan ve çözünmesi ciddi fundamental isteyen kahveleri almaları eklenirse senaryo iyice karamsarlaşıyor.

Degassing tarihi burda bir kurtarıcı rolü üstelenebilir eğer bir kerteriz olarak alınırsa. Degassing in nimetleri üzerine zaten birşeyler yazıldığına eminim forumunuzda.

Kaldı ki biz gönderdiğimiz emaillerde, web sitemizde ve hemen her fırsatta zaten pazartesileri kavurduğumuzu yazıyoruz ama maalesef kimse okumuyor.


Sağlıcakla.
Çağatay beyin bilgisine, tecrübesine ve mesafeli kişiliğine saygı duyuyorum, kimsenin müşteri popülizmi yapmak gibi bir zorunluluğu yok, bu beklentiyle her fırsatta eleştirilmesini de acımasızca buluyorum. Bence nitelikli kahve konusunda ülkemiz adına fark yaratma çabası içinde olan bir kaç kişiden biridir. Degassing tarihini yazma konusunda da, kendisi de söylemiş, bir kerteriz vermiş oluyor, uymak uymamak bizim tercihimiz. Ancak, şu su konusu ilginç geldi. Kendilerinin açık kavurum yaptığını, bizim de bu kahveleri çozmekte yetersiz su kullandığımızı söylemiş, ki doğrudur, damacana suların ideal olmadığını biz de biliyoruz ancak bu su konusunda bugüne dek kendisi ya da bir başka kavurucu ne öneri getirmiş, ben hiç duymadım dogrusu! Is kahveleri, ekipmanları satmaya gelince tamam ancak kahve demlemede en belirleyici unsur olan su konusunda neden hiç bir çabaları olmamış, ya da neden bu uyarıyı 2013ten beri yapmamışlar! Ya kendileri de farkında değildi ya da... konunun orasına girmeyeceğim... Ve son olarak, açık kavurum kahvelere bizdeki damacana sular yetersiz ise kendilerinden daha açık kavuran nordik kavurucular nasil oluyor da ters ozmosa yakın, 15-30ppm aralığında çok düşük mineral içerikli sular öneriyorlar!? Birileri ya bu işi bilmiyor ya da yanlış yönlendiriyor, bunun başka izahı yok! Kaldı ki Probador'un kavurumhanesinde de yanlış hatırlamıyorsam 60ppmlik arıtılmış su kullanıyorlardı, yani öyle çok içerikli su da kullanmıyorlardı... Bence bizim kavurucular bu su konusunu ya hiç kavramamışlar ya da bize söylemekte, uyarmakta biraz ketum davranıyorlar... çünkü iyi su ile en basit demleme yöntemi olan cupping yöntemiyle bile çoğu zaman bizim her türlü pahalı ekipmanla yapmaya calistigimizdan daha leziz kahveler çıkar... e ama bunu söylerlerse onca ekipmanı kime satacaklar! Neyse...
 
Moderatörün son düzenlenenleri:
Benim bu durum ile görüşüm Çağatay Bey in daha çok insanları bilinçlendirme niyeti ve nedir bu degassing sorusunu sorduktmaya yönelik bir adımı olduğunu düşünüyorum. Öğrenmenin en güzel yöntemi meraktan geçer ve ben herhangi bir dayatma vs. olarak görmüyorum. Daha çok harika paket tasarımında size verdiği tavsiyelerin devamını getiriyor gibi geliyor bana. Böylece kahvenizden alabileceğiniz en yüksek verimi almanızı sağlıyor diyebiliriz.
 
Çağatay beyin bilgisine, tecrübesine ve mesafeli kişiliğine saygı duyuyorum, kimsenin müşteri popülizmi yapmak gibi bir zorunluluğu yok, bu beklentiyle her fırsatta eleştirilmesini de acımasızca buluyorum. Bence nitelikli kahve konusunda ülkemiz adına fark yaratma çabası içinde olan bir kaç kişiden biridir. Degassing tarihini yazma konusunda da, kendisi de söylemiş, bir kerteriz vermiş oluyor, uymak uymamak bizim tercihimiz. Ancak, şu su konusu ilginç geldi. Kendilerinin açık kavurum yaptığını, bizim de bu kahveleri çozmekte yetersiz su kullandığımızı söylemiş, ki doğrudur, damacana suların ideal olmadığını biz de biliyoruz ancak bu su konusunda bugüne dek kendisi ya da bir başka kavurucu ne öneri getirmiş, ben hiç duymadım dogrusu! Is kahveleri, ekipmanları satmaya gelince tamam ancak kahve demlemede en belirleyici unsur olan su konusunda neden hiç bir çabaları olmamış, ya da neden bu uyarıyı 2013ten beri yapmamışlar! Ya kendileri de farkında değildi ya da... konunun orasına girmeyeceğim... Ve son olarak, açık kavurum kahvelere bizdeki damacana sular yetersiz ise kendilerinden daha açık kavuran nordik kavurucular nasil oluyor da ters ozmosa yakın, 15-30ppm aralığında çok düşük mineral içerikli sular öneriyorlar!? Birileri ya bu işi bilmiyor ya da yanlış yönlendiriyor, bunun başka izahı yok! Kaldı ki Probador'un kavurumhanesinde de yanlış hatırlamıyorsam 60ppmlik arıtılmış su kullanıyorlardı, yani öyle çok içerikli su da kullanmıyorlardı... Bence bizim kavurucular bu su konusunu ya hiç kavramamışlar ya da bize söylemekte, uyarmakta biraz ketum davranıyorlar... çünkü iyi su ile en basit demleme yöntemi olan cupping yöntemiyle bile çoğu zaman bizim her türlü pahalı ekipmanla yapmaya calistigimizdan daha leziz kahveler çıkar... e ama bunu söylerlerse onca ekipmanı kime satacaklar! Neyse...

Su konusu gündeme yeni yeni geliyor aslında ve piyasadaki genel çekirdek kalitesi düşüşüyle paralel gidiyor diye düşünüyorum. Birkaç sene evvel, hiçbir şekilde suya dikkat etmeden şaheser niteliğinde kahveler içtim; şimdi ise hem suyla, hem de diğer parametrelerle ne kadar oynarsam oynayayım belli bir seviyenin üstüne çıkamıyor bazı çekirdekler. Bence de henüz bu konu kavurucular tarafından tamamen kavranmış değil.
 
Sevgili dostlar merhaba,

Uzun süredir Probador’un paketleri üzerine niçin kavurma tarihi yerine degassing tarihini not düştüğünü tartışıyoruz. Bu sorunun yanıtını öğrenmek için Çağatay Gülabioğlu ile konuştum ve hepimizi aydınlatabilmesi için kendisinin bu konuya dair bakış açısını ve çıkış noktasını yansıtan yanıtını burada paylaşmak istedim.

Merhaba

Degassing tarihi basmamız kavurma tarihi basmak gibi bir referans aslında ve insanlar onun kodlarına alışmış olsaydı bu kez de neden kavurma tarihi basıyorsunuz diye sorabilirlerdi. Kavurma tarihi basmak eski bir alışkanlık ve fazla bir şey de anlatmıyor. Endüstriyel üretim anlayışının süpermarket rafları üzerinden getirdiği bi zorakiyet. Artık kavurma tarihi basıp üretim tarihinden itibaren 2 yıl diye ibare düşmüyoruz ne de olsa.

Doğrusu ben 2012 Kronotrop zamanından beri degassing tarihi basıyorum ve belli bir bilincin oluşmasına önayak olduğumu düşünüyorum. Bırakın 2012yi birkaç yıl öncesine kadar bile gündemde olmayan bir konuydu. Bugün de hala herkes kavurma tarihinin peşinde koşuyor büyük çoğunlukla ve degassing tarihi bir oyun ya da süsmüş gibi geliyor bu insanlara. Ama aslolanın kahvenin gerçekten içilebilir noktaya geçtiği tarihi bilmek gibi geliyor bize. Bunun sebebi ise Tazelik kavramının bir tabuya dönüştürülmesi ve sanki 1-2 günlük kahve çok da evlaymış gibi bir yanlış anlaşılmanın hakim olması. Yani aylarca raflarda beklemiş kahveler içerken bir anda 1-2 günlük kahve olmazsa içmem diyen bir snopluk hakim oldu. Ama bunun arkasında araştırmamak ve bilmemek yatıyor.

Özellikle ev kullancıları suyun değerlerini belirleyememeleri (çoğunca düşük çözücülükte su kullanıyorlar), değirmenlerinin kötü olması, espresso makinelerini ise kesinlikle yeterince basıncı üretememesi yüzünden defakto ekşi, tuzlu, çözünmemiş kahvelere mahkumlar. Buna bir de yeterince dinlenmemiş kahveyi demlemeye kalkışmaları ve bir de bizim gibi açık kavrulan ve çözünmesi ciddi fundamental isteyen kahveleri almaları eklenirse senaryo iyice karamsarlaşıyor.

Degassing tarihi burda bir kurtarıcı rolü üstelenebilir eğer bir kerteriz olarak alınırsa. Degassing in nimetleri üzerine zaten birşeyler yazıldığına eminim forumunuzda.

Kaldı ki biz gönderdiğimiz emaillerde, web sitemizde ve hemen her fırsatta zaten pazartesileri kavurduğumuzu yazıyoruz ama maalesef kimse okumuyor.


Sağlıcakla.

Kronotrop'taki o meşhur "Çok taze kahve lezzetli değildir. Degassing nedir? Kahvenin tazeliğini korumak için nelere dikkat etmek gerekir?" uyarısının kaynağı belli oldu :) Ben pakete hem kavrum, hem "önerilen" degassing tarihlerinin yazılmasının daha işlevsel ve doğru olacağı kanaatindeyim. Deneysellik isteyen kullanıcıları da kavurucular el üstünde tutmalı, zira onlar daha açık fikirli olacaktır.

Sanırım @Kahveciningalaksirehberi bir yarışmada kavurduğu kahveyi öğütüp 1-2 saat içerisinde gaz salınım sürecini hızlandırarak demleyen birisinden bahsetmişti. Mesela bunu merak eden ve denemek isteyen kişi, yeni kavrulmuş kahveyi almak isteyebilir. Üreticinin de kaygısını anlamak lazım fakat nitelikli kahve tüketiminde tarafların gelişime, tartışmaya açık olması mühim.
 
Su konusu gündeme yeni yeni geliyor aslında ve piyasadaki genel çekirdek kalitesi düşüşüyle paralel gidiyor diye düşünüyorum. Birkaç sene evvel, hiçbir şekilde suya dikkat etmeden şaheser niteliğinde kahveler içtim; şimdi ise hem suyla, hem de diğer parametrelerle ne kadar oynarsam oynayayım belli bir seviyenin üstüne çıkamıyor bazı çekirdekler. Bence de henüz bu konu kavurucular tarafından tamamen kavranmış değil.
Bizdekiler için geçerli bu söylediğiniz bence, bu işi hakikaten iyi bilen, çiftlik gezen, üretim sürecini, bir mahsul olarak kahveyi tanıyan, nasil işlendiğini bizzat yerinde deneyimleyen kavurucular konunun gayet iyi farkında... bizdekilerin büyük çoğunluğu hayatında çiftlik bile görmemiş, bir çiftçiyle yanyana bile gelmemişken su konusunun önemini nereden bilecek ki... daha dün aldığım kahveleri elime ulaşan bir kuzeyli kavurucu ben sormadan nasıl sularla demleme yapmam gerektiği konusunda uzun uzun mail yazdı... bizde böyle uyarılar yapan bir kavurucu henüz hiç duymadım ben!
 
Bizdekiler için geçerli bu söylediğiniz bence, bu işi hakikaten iyi bilen, çiftlik gezen, üretim sürecini, bir mahsul olarak kahveyi tanıyan, nasil işlendiğini bizzat yerinde deneyimleyen kavurucular konunun gayet iyi farkında... bizdekilerin büyük çoğunluğu hayatında çiftlik bile görmemiş, bir çiftçiyle yanyana bile gelmemişken su konusunun önemini nereden bilecek ki... daha dün aldığım kahveleri elime ulaşan bir kuzeyli kavurucu ben sormadan nasıl sularla demleme yapmam gerektiği konusunda uzun uzun mail yazdı... bizde böyle uyarılar yapan bir kavurucu henüz hiç duymadım ben!

Bence Kuzey Avrupa ülkelerinde yer alan kavurucularla, ülkemizde yer alan kavurucuları kıyaslamak biraz acımasızlık oluyor. Eğer; kavurucularımızın, Kuzey Avrupa ülkelerinde ya da refah düzeyi yüksek gelir seviyesi tavan yapmış herhangi bir ülkedeki kavurucunun gezdiği kadar çiftliği, dünyayı gezmemiş olmaları keyfiyetten, tembellikten ise sonuna kadar haklısınız. Ama tembellikten değil de ülkenin bir gerçeği olan imkanların yetersiz olmasındansa üzerlerine fazla gitmiş oluyoruz gibi hissediyorum.
 
Bunun haricinde benim şahsi fikrim, farklılığın her zaman daha iyi olduğu yönündedir. Bu farklılık kötü sonuç doğursa bile iyidir, çünkü bu farklılığı denemeden kötüyü de göremeyiz. Probador hariç ülkedeki her kavurucu kavurduğu tarihi pakete yazıyor. Aralarından bir tanesi farklı bişey yapmak istemiş buna neden kızdığımızı anlamıyorum açıkçası. Kaldı ki her pazartesi kavuruyoruz, taze gönderiyoruz diyorlar. Eğer bayat çekirdeği gizlemek için yapsalar anlayacağım da öyle de değil.
 
Bence Kuzey Avrupa ülkelerinde yer alan kavurucularla, ülkemizde yer alan kavurucuları kıyaslamak biraz acımasızlık oluyor. Eğer; kavurucularımızın, Kuzey Avrupa ülkelerinde ya da refah düzeyi yüksek gelir seviyesi tavan yapmış herhangi bir ülkedeki kavurucunun gezdiği kadar çiftliği, dünyayı gezmemiş olmaları keyfiyetten, tembellikten ise sonuna kadar haklısınız. Ama tembellikten değil de ülkenin bir gerçeği olan imkanların yetersiz olmasındansa üzerlerine fazla gitmiş oluyoruz gibi hissediyorum.
Onlar da kavurucu bizimkiler de... doktoru doktorla, mimari mimarla kiyasliyorsak kavurucular da kıyaslanır, doğaldır... Bu işte para var diyerek bir iki sertifikayla kolayca kavurucu olunabilen bir ülkede yaşıyoruz... tedarikçi de nasıl olsa çok, müşteriler de nasıl olsa konudan habersiz, al ucuza yeşil çekirdeği sat nitelikli diye... bir avucu tenzih ederek çoğu insanin sektöre böyle girdiğini dusunuyorum... Ayrıca yeri gelince onlar bizi eleştiriyor, bizim de onlardan biraz vizyon sahibi olmalarını beklemek hakkımız...
 
Bunun haricinde benim şahsi fikrim, farklılığın her zaman daha iyi olduğu yönündedir. Bu farklılık kötü sonuç doğursa bile iyidir, çünkü bu farklılığı denemeden kötüyü de göremeyiz. Probador hariç ülkedeki her kavurucu kavurduğu tarihi pakete yazıyor. Aralarından bir tanesi farklı bişey yapmak istemiş buna neden kızdığımızı anlamıyorum açıkçası. Kaldı ki her pazartesi kavuruyoruz, taze gönderiyoruz diyorlar. Eğer bayat çekirdeği gizlemek için yapsalar anlayacağım da öyle de değil.
Benim kızdığım o değil ki, belki de degassing tarihinden çok daha önemli olan su konusunda da hiç bir uyarı yapmamış olmaları... sonuçta kendileri kavurduktan hemen sonra degassing filan beklemeden 'su' ile cupping yapıyorlar... nasıl oluyor da onların cupping le alabildikleri tatlar için biz degassing bekliyoruz... anlayan varsa beri gelsin... Ve herşeyden önemlisi onu bunu yaptık derken su konusunda müşterilerini ne kadar ihmal ettiklerinin farkındalar mı!
 
Benim kızdığım o değil ki, belki de degassing tarihinden çok daha önemli olan su konusunda da hiç bir uyarı yapmamış olmaları... sonuçta kendileri kavurduktan hemen sonra degassing filan beklemeden 'su' ile cupping yapıyorlar... nasıl oluyor da onların cupping le alabildikleri tatlar için biz degassing bekliyoruz... anlayan varsa beri gelsin... Ve herşeyden önemlisi onu bunu yaptık derken su konusunda müşterilerini ne kadar ihmal ettiklerinin farkındalar mı!
Kavurduktan hemen sonra aldıkları tatlar, optimum gaz çıkışı olmuş kahve kadar rahat alınamıyor. Siz aynı su ile hemen kavrum sonrası ve 7-10 gün sonrasında ne olduğunu gayet iyi biliyorsunuz. Tabi burada ufak bir trick var, öğütüp beklemek gaz çıkışını inanılmaz hizlindiriyor çünkü yüzey alanını binlerce defa büyütüyorsunuz.
Ama su konusundaki eleştirinize sonuna kadar katılıyorum. Çok daha temel şeyler var başka şeyler ile uğraşmadan.
 
Son düzenleme:
Kavurduktan hemen sonra aldıkları tatlar, optimum gaz çıkışı olmuş kahve kadar rahat alınamıyor. Siz aynı su ile hemen kavrum sonrası ve 7-10 gün sonrasında ne olduğunu gayet iyi biliyorsunuz. Tabi burada ufak bir trick var, öğütüp beklemek gaz çıkışını inanılmaz hizlindiriyor çünkü yüzey alanını binlerce defa büyütüyorsunuz.
Ama şu konusundaki eleştirinize sonuna kadar katılıyorum. Çok daha temel şeyler var başka şeyler ile uğraşmadan.
Tabii ki ne yaptıklarını biliyorum, öğütüp bekletiyorlar ancak kullandıkları su da zaten kendi kavurum profilleriyle uyumlu su... ama o kahveleri, ekipmanları bize satarken su konusunda en küçük bir uyarı bile yapmıyorlar, biz de o su bu su, olmadı o tartı, yok canım bu kettle uğraşıp duruyoruz... o sularla kovboy kahvesi bile daha iyi oluyor emin olun... paketlerin de dörtte üçü böyle saçma sapan arayışlarla heba oluyor... kisacasi bize ha bire kuşa bak diyorlar...
 
Onlar da kavurucu bizimkiler de... doktoru doktorla, mimari mimarla kiyasliyorsak kavurucular da kıyaslanır, doğaldır... Bu işte para var diyerek bir iki sertifikayla kolayca kavurucu olunabilen bir ülkede yaşıyoruz... tedarikçi de nasıl olsa çok, müşteriler de nasıl olsa konudan habersiz, al ucuza yeşil çekirdeği sat nitelikli diye... bir avucu tenzih ederek çoğu insanin sektöre böyle girdiğini dusunuyorum... Ayrıca yeri gelince onlar bizi eleştiriyor, bizim de onlardan biraz vizyon sahibi olmalarını beklemek hakkımız...

Bu dediğinize katılıyorum. Kötü çekirdeği nitelikli diye satmak yanlış. Ama yine de Kuzey Avrupa ile karşılaştırmak bana haksızlık olarak geliyor. Tabi bu ve tüm dediklerim hile,hurda yapanları konu dışında tutularak yapılan yorumlar. Merak ettiğim şeyi buradan da sorayım: Kuzey Avrupa'da yer alan kavurucular işlerinde bizim kavurculardan kat ve kat daha iyi oldukları için mi iyi kabul ediliyorlar yoksa kavurdukları çekirdekler hep en iyinin iyisi olduğu için mi?
 
Bu dediğinize katılıyorum. Kötü çekirdeği nitelikli diye satmak yanlış. Ama yine de Kuzey Avrupa ile karşılaştırmak bana haksızlık olarak geliyor. Tabi bu ve tüm dediklerim hile,hurda yapanları konu dışında tutularak yapılan yorumlar. Merak ettiğim şeyi buradan da sorayım: Kuzey Avrupa'da yer alan kavurucular işlerinde bizim kavurculardan kat ve kat daha iyi oldukları için mi iyi kabul ediliyorlar yoksa kavurdukları çekirdekler hep en iyinin iyisi olduğu için mi?

Kuzeyililer Güneyliler fark etmiyor. 3-0 önde başlıyorlar. Adam bugün yeşil siparişi veriyor, 2 gün sonra kapısında.

İyi hammadde ile başlama avantajı var.

Bizde bu avantaj probador tarzı toptancılarda var sadece. O yüzden kendileri öne çıkıyor. Çünkü kavuracağı çekirdeği seçiyor ve başka kavurucuya satmıyor. Güzel bir düzenleri var.

Güzel noktaya değindiniz.
 
Bu dediğinize katılıyorum. Kötü çekirdeği nitelikli diye satmak yanlış. Ama yine de Kuzey Avrupa ile karşılaştırmak bana haksızlık olarak geliyor. Tabi bu ve tüm dediklerim hile,hurda yapanları konu dışında tutularak yapılan yorumlar. Merak ettiğim şeyi buradan da sorayım: Kuzey Avrupa'da yer alan kavurucular işlerinde bizim kavurculardan kat ve kat daha iyi oldukları için mi iyi kabul ediliyorlar yoksa kavurdukları çekirdekler hep en iyinin iyisi olduğu için mi?
Ne güzel sormuşsunuz, fark yaratan yurtdışında ki kavuruculara ve çekirdeklerine bakalım bir de internet üzerinden kendi ülkeleri dışına nasıl sattıklarına bir çıkarım yaparız herhalde.
Avrupa birliğinde olma avantajı çok büyük, gümrüksüz 1-2 günde teslim oluyor kahveler.
Ben de hep merak etmişimdir Türkiye'deki kavuruculara yurtdışından talep oluyor mu, oluyorsa niye oluyor olmuyorsa niye olmuyor diye.
İsveç kadar bir ülkeden bile kaç tane bilindik kavurucu çıkabiliyor.
 
Son alım yaptığım kuzeyli kavuruculardan biri, eşiyle birlikte çalışıyor ve küçücük bir kahve dükkanı var... yılda toplam 10 ton kahve satıyormuş... Bu adam kafferavenin sahibi Per Nordby ile beraber çiftlik geziyor... bir ricamla normalde kaç paket olursa olsun kargo ücreti alırken 4 pakete kargo ücreti almadı... vergiyi bile ödemiş! Ve bana sattığı en pahalı kahve 15 avro... ama çuvalların üzerinde bile kendi firma adı var... Bu adam bunlari yapabiliyorken anli şanlı kavurucularimiz oturdukları yerden bizi elestiriyorlarsa biraz da kendilerine bakacaklar... çiftlik gezmenin vergisi yok...
 
Konu başka yere gidiyor ama güzel fikirler var o sebeple ben de yazmak istedim.

Aslında bu iş yani gastronomi kültür ve gelişmişlik ile birebir bağlantılı. Koskoca Türkiye'de çok limitli sayıda gastronomik restoran olması, belli bir kalitenin üzerinde şarap üreten üretenlerin çok limitli olması, çikolata, peynir vs gibi gastronomik ürünlerin yüksek kalitede üretenlerin sayılı olması hep bu yüzden.

Ama Türkiye'de üst segmentte üretim yapanlarinda işlerini hakkıyla yapma ve tüketiciyi de bilinçlendirme sorumluluğu da olduğunu düşünüyorum.

Ürettikleri üründen biz tüketicilerin maksimum faydayı alması ve pozitif bir deneyim yaşaması için gerekli olan temel bileşenleri ve parametreleri de sağlamaları gerekiyor. Temeli atmadan 2.,3. Kata çıkmaya çalışıyoruz bizlerde.
 
Geri
Üst