Su konusu gerçekten çok şişirilmiş geliyor artık bana. 2 sene önce suyu Hoffmandan başkası konuşmazkan şimdi herkes bir su derdine düştü. Kahve kalitemizin düştüğünü neden kabul edemiyoruz anlamadım. 2 sene önce musluk suyu ile içtiğim kahvenin tadını şimdi en iyi suda alamıyorum. Amerikadan bir Espresso kahvesi aldım istersem kuyu suyula yapiyim yine çok iyi sonuç vereceğine emindim. Çünkü kavrum ve kahve çok iyidi. Yakında döküş hızından ortam sıcaklığına kadar herseyi konuşuyor olacağız bu konuda çok paranoyak ve abartı balonunda yüzdüğümüzü düşünüyorum(kendim de dahil). Kahve iyise iyidir kötüyse kötü bitti.
Katılıyorum, ama sanırım yanlış anlaşıldı bu mesaj. Şöyle ki; su elbette kahvenin kendisinden sonraki en önemli parametrelerden birisi hatta bence en önemlisi, ama su konusunda mükemmele ulaşmak maalesef mümkün değil. Vedat Ozan’ın yayında da bahsettiği gibi sudaki hangi molekülün kahvede tam olarak neyi nasıl çözeceğini, ne oranda çözeceğini, nasıl etkileşime geçeceğini, nasıl bir total sonuç vereceğini öngörmemiz mümkün değil.
Burada kimse su önemsiz deyip doğrudan çeşme suyuyla demlemeyi savunmuyor. Hemen herkes farklı sularla kahvenin farklı özelliklerin ön plana çıktığını, daha iyi ya da daha kötü sonuç elde ettiğini zaten gözlemlemiştir. Burada asıl mevzu mükemmel suyun olmadığı, olsa bile her kahve çekirdeği için aynı mükemmellikte olamayacağı mesajıdır. Bir yerlerde durup nefes almamız lazım, yoksa bu işin sonu gerçekten yok. Hayatımızda içtiğimiz en iyi fincandan sonra bile bir sonraki denemede bir şeyleri daha iyi yapmak istemedik mi? Daha iyi, daha farklı bir şeyler yakalayamaz mıydık? Bir parametreyi değiştirsek fincana nasıl yansıyacaktı?
Sonuç olarak bazı şeyleri akışına bırakmak lazım diye düşünüyorum naçizane. Elimizdeki çeşitlilikleri deneyip, karşılaştırıp, kahve özelinde en iyi sonucu aldığımız suyla (ya da herhangi bir başka değişkenle) devam etmenin, çeşitlilikleri zenginlik olarak görüp, detaya boğulmadan genelden keyif almanın daha akılcı olduğunu düşünüyorum. Detaylar iyidir evet ama ucu bucağı olmayan, kontrol edilemeyen detay içerisine dalınca kayboluyoruz, boğuluyoruz, keyif almayı unutuyoruz.
Amacımızın sapmadığını zaman zaman gözlemlemek gerek, ne arayıp, ne elde edip, nereye varmak istediğimizi kendi içimizde sorgulamamız gerek.