• Eylül Ayı Kahve Kulübü Toplu Alım Organizasyonu
    Sevgili Ziyaretçi Eylül ayı Kahve Kulübü ortak alım firması sizlerin oyları ile Spada Coffee olarak seçildi. Bu konudan Ağustos ayı toplu alımı ile ilgili gelişmeleri öğrenebilirsin. Kahve Kulübü toplu alımı ve kulüp ile ilgili gelişmelerden, özel indirimlerden, yayınlardan hızlı bir şekilde haberdar olmak için buradan Whatsapp Kanalına katılmayı, Instagram ve Twitter adreslerinden bizi takip etmeyi unutmayın.
  • Telefon numaranızı paylaşmadan Kahve Kulübü duyurularından, güncel indirim ve kampanyalardan haberdar olmak istiyorsanız Bu Linke tıklayarak Kahve Kulübü Whatsapp Kanalını takip edebilirsiniz.

Kahve beyinle içilir.. mi?

kahuna

Üye
İsim
Mehmet
Daha fazla  
İsim
Mehmet
Değirmen
Comandante C40, Timemore C2
Ekipmanlar
Origami, Crystal eye, V60, Aeropress, Delterpress, Peak water
Kahve Arkadaşlığı İstiyor musunuz?
Evet
Coşkun Aral’ın kahve tarihinden bahsettiği videosunda söylediği bu söz, uzun zamandır üzerinde düşündüğüm bir konuda beni yazmaya sevketti. Kahve beyinle mi içilir? Sabah al-götür kahvesini içen bir kişi beyniyle mi içiyor?
Bu konuda müzik dinlemeyi sınıflandıran yaklaşım aklıma geldi ve kahve ile benzer bağlantıları kurulabileceğimizi düşünüyorum. Neydi bu müzik dinleme sınıflandırmaları diye bakacak olursak;
1- Duyusal dinleme (sensory listening),
2- Duygusal dinleme (expressive listening),
3- Düşünsel dinleme (head listening).
Bu sınıflandırmaları açıklayacak olursak; duyusal dinleme, yalnızca kulaklar tarafından işitilen dinleme şekli şekli. Bir mekana gittiğinizde “arkada bir şeyler çalıyor işte” şeklinde açıklayabileceğimiz dinleme. Çoğu zaman kulak verilmediğinde hangi şarkıların çaldığının farkına varılmamakta.
Duygusal dinleme, şarkının sözlerine dikkat ederek söz yazarı burada hangi aşk acısını yaşamış, terk edildiğinde hangi duyguları hissetmiş, nasıl bir özlem içinde, gibi aktarılan duygusal yönün farkına varılmakta.
Düşünsel dinleme, artık şarkının içine girip hatta neredeyse müzisyenlerden biriymişçesine müziğe dahil olup, hangi akor çalmakta, vibratoyu hangi notalarda yaptı, sol el hangi motifte gibi tamamıyla müziğe dahil olma durumu.
Şimdi bu, açıklamaları kahveye uyarlayacak olursak şu şekilde bir isimlendirme yapılabilir; midesel içiş, dilsel içiş ve beyinsel içiş.
Midesel içiş; "boğazımdan sıcak bir şeyler geçiyor işte" diye tanımlayabileceğim sınıf. Bence granül kahve içicierinin büyük bir bölümünü oluşturuyor.
Dilsel içiş; yoğun, sert, ekşi gibi yorumlarda bulunan içicilerin içinde bulundukları grup. Bu grubu oluşturan kesimin ise çoğunluğunun kahve zincirlerinin ürünlerini tüketen kişilerin oluşturduğunu düşünüyorum.
Son olarak beyinsel içiş; Coşkun Aral'ın da sözünü ettiği kesim: Kahveyi beyinle içenler. Bu grubu çoğunlukla nitelikli kahve tüketenler oluşturmakta. Aldığı aromaları, asiditeyi yorumlamaya çalışan, demleme yönteminde takip ettiği aşamaları ve parametreleri düşünerek bir sonraki fincanda istediği değişiklikler için neler yapabileceğini düşünen kitle.
Bu sınıflandırmalar arasında geçişler elbette mümkün, pour over yöntemle demlenmiş kahve midesel içilebileceği gibi bir granül kahve de beyinsel içilebilir.
Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz, Coşkun Aral'ın sözünü nasıl yorumlamalıyız?
 
Bana kalırsa tat ve koku duyusu için bu olay şöyle düzenlenebilir:
1) hayatta kalmak için tüketenler
Maslow'un ihtiyaçlar hiyerarşisi piramidinin en altındaki insanlar yaşamak için yerler/içerler. Kahve bu insanların hayatında, hayatta kalabilmek için önemli bir yere sahip olmadığından kalite arayışı tabi ki yoktur

2) bağımlılık için tüketenler
Bu insanlar tahmin edersiniz ki dünyanın en çok kullanılan ve en bağımlılık yapıcı maddesi olan kafeini tüketebilmek için kahveyi içerler.
Kafeinin burada iki ana görevi var. Birincisi her psikojenik bağımlılıkta olduğu gibi beynin dopamin artışı ile haz bölgesini uyarması
İkincisi beynin frenleyicisi olan adenozin reseptörlerini işlevsiz kılarak adenozinin onlara bağlanmasını önler
Tabi beyin sonrasında bu reseptörlerin(algılayıcıların) saysını arttırınca aynı doz yetmemeye başlar ve daha fazlasına ihtiyaç duyulur.
Sabah kahvesi/sabah sigarası bu bağımlılıkların uç noktasıdır çünkü gece boyu uykuda beyniniz bu maddelerden yoksun kalmıştır
Psikojenik bağımlılık herşey için ortaya çıkarılabilir. İçine bir tutam kapitalizm ekleyin yeter :)

3) iyi olanı bulmak için tüketenler
Bu kişiler maddenin hazzına değil iyi olanı bulmanın hazzını yaşamak için tüketirler
İnsanoğlunun hayvandan en önemli farkı 5 duyusunu sadece yemek bulmak ve tehlikeden kaçmak için değil bu duyuları aklı ile yorumlayıp sanatsal/bilimsel/düşünsel ürün üretebilmesidir. İyi olanın peşinde koşarak o ürünün üretimine katkıda bulunmuş olduğumuzu düşünmek şahsen bana kahveden daha çok haz veriyor

Arkadaşlarım "bizden az kahve içiyorsun kahveyi biz senden daha çok seviyoruz" diyorlar. Bana hep komik gelmiştir bu :)
 
deneyimlemeye olan yaklasimi uc kategoriye ayiranlara ben de ekleneyim :) yazdiklarinizi okuyunca aklima Herman Hesse'nin uc okuyucu tiplemesi ornegi geldi. @kahuna ya ve @eksibirazsanki 'ye yazdiklari guzel yazilar icin tesekkur ederim.

1) masum/deneyimsiz okuyucu (naive reader)
bu, konu hakkinda bilgisi olmayanlarin okumasi gibi bir durum. okunan, dogru ve yol gosterici olarak kabul ediliyor. mesela kucuk bir cocugun piramitler hakkinda resimli bir kitap okumasi gibi. biz de kahveyi icerken bazen bu masumiyet ve ogrenme amaciyla iciyoruz. bazilarinin kullandigi "damak zevkini kalibre etmek" ifadesi buna tekabul edebilir.

2) sorgulayici okuyucu (investigative reader)
bu okuma seklinde, okuyan yuzeydeki anlamin otesine gecebilmis, yazarla arasina mesafe koyabilmistir. cocuksu bir merakla sorgular, daha derindeki anlami inceler. bunun icin konuyla ilgili belirli bir tecrube ve bilgi birikimine sahip olmak gereklidir. bu yaklasim, cogumuzun gunluk kahve icisi, cupping deneyimi ile ozdeslesebilir. tatlari dusunerek, sorgulayarak aliriz. @kahuna nin dedigi dusunsel dinleme'ye tekabul ediyor.

3) hayalci (dreamer)
bu ise okuyucudan (reader) ziyade hayalperest/yorumlayicidir (dreamer-interpreter). "iyi" okuyucunun tam tersidir. okuduguna sinirsiz bir ozgurluk ile yaklasir, kafasinda farkli dusunceler, eski tecrubeler olmadan okur. ne okudugunun iceriginin hicbir onemi yoktur, cocuk gibidir. keyif almak, eglenmek icin okur. kelimelerle, harflerle oynar. deneyimin icinde kaybolmustur. bu tur yaklasim ise yetiskinler icin cok kisa surelerde surdurulebilir. ornegin, yoldan gecerken gorulen asili bir tabeladaki kelimenin garip gelmesi, dusundukce daha da gariplesmesi ve guldurmesi hatta. kahvede ise bu yaklasim tum sorgulamayi birakip, hayatta ilk kez kahve icer gibi icmeyi, kahveyle oyun hamuru gibi oynamayi, ciddiye almamayi gerektiriyor. bana kalirsa yeni receteleri, demleme tekniklerini doguran yaraticilik da bu yaklasimin eseri.

Hesse der ki bu yaklasimlari hayatimizda farkli anlarda farkli amaclar icin kullanip harmanliyoruz: yani bir kisi ayni gun icinde bazen deneyimsiz okuyucudur, ogrenmek ister; bazen de sorgulayicidir. hayatta hepsine gerek vardir. iyi bir kahvesever olmak icin de bu yaklasim gerekli bence. bazen iyi kahve nedir kendimize hatirlatmak icin icmeliyiz. bazen de pakette yazan tat profilini sorgularcasina; bazen de parmaklarimizla suluboya yaparcasina icmeliyiz kahveyi, yeni seyler denemekten korkmaksizin.

sevgiler
 
Geri
Üst