kahvekaraf
Barista
- Konum
- istanbul
- İsim
- samet
Ulu Önderimizi andığımız paylaşımlarımızı, O'na dair her konudaki içeriği bir başlıkta toplayalım istedim.
Atatürk'ün kahveyle olan bağını, günlük yaşamında kendisinin yakınında bulunan kişilerin anılarından öğrenebiliriz. Birkaç örnek paylaşmak isterim;
(SABAH KAHVESİ-CUMHURİYET DÖNEMİ)
- Atatürk, her sabah uyandığında önce bir fincan şekerli kahvesini içer ve bu arada günlük gazeteleri okuduktan sonra tıraş ve banyosu hazırlanırdı. Otururken de bağdaş kurmayı severdi. (Nuri ULUSU, Kütüphanecisi)
- Atatürk, sabahları erken kalkmazdı. Geceleri çok geç, çoğunlukla şafak sökerken yattığı için, gündüz saat 11.00-12.00’ye doğru kalkar, zile basardı. Hemen bir fincan kahveyle o günkü gazeteleri götürürdüm. Kahveyi orta şekerli içerdi. Gayet ince bir ketenden yapılmış bir entariyle uyuduğu için, uyanınca da bir süre o kıyafetle kalır, divana bağdaş kurarak kahvesini içerdi. (Cemal GRANDA, Hizmetçisi)
(ÇALIŞIRKEN)
- ‘‘Nuri oğlum, kahvemi söyleyiver.’’ demesi, o gelen kahveyi içerken camdan dışarı baka baka düşünmesi, zaman zaman tatlı, zaman zaman ise acı acı gülümsemeleri, sonra bana dönerek, ‘‘Dün hangi kitapta, nerede kalmıştık?’’ demesiyle birlikte, birkaç saniye sonra okuduğu kitabını sayfasını açarak önüne koyuverdiğim an bana sevgi ve takdirle bakması...
‘‘Sen şimdi kahvemi söyle de bir düşünelim.’’ dedi. Hemen kahvesini söyledim, kaldığı yerden kitabını okumaya başladı, kahvesini içti, okudu, okudu…
Ertesi sabahı hiç unutmam. Ben erkenden kütüphanemize gelmişim, çalışıyorum. Saat 11’e doğru Atatürk geldi, masasına oturdu, biraz sonra her zamanki gibi kahvesi geldi. Atatürk herhangi bir konu üzerinde çalışırken, konu ne olursa olsun, gayet dikkatli, sakin, sükunetle ve de çok sessiz çalışırdı. Sadece ben veya o sıra yanında olan kişilerin ricalarıyla bir dilim kızarmış francala yer, bir bardak ayran içer ama her saat başı yarım kesme şekerle pişirilmiş moka kahvesinden de bir fincan içerlerdi.
Çankaya Köşkü Kütüphanecisi olarak anılan, Atatürk’ün en sevdiği yardımcılarından Nuri ULUSU; 1926’dan Atatürk’ün ölümüne kadar on iki yıl boyunca ‘‘Atatürk’ün Kütüphanecisi’’ olarak görev yapmış, bütün yurt gezilerine eşlik etmiş, hastalığında ve ölümünde başucunda olmuştur. Nuri ULUSU’nun bu süreçteki hatıralarını, oğlu Mustafa Kemal ULUSU gayet tertipli, belgeli, yorumsuz, saf bir şekilde ‘‘Atatürk’ün Yanı Başında’’ kitabında toparlamıştır. İşte yukarıdaki alıntılar bu kitaptan aktarılmıştır.
- Gazeteci Yunus NADİ (Ankara’nın İlk Günleri eserinde);
Paşa ile yalnız kalmıştık:
'Çocuk, bize kahve getir.' emrini verdikten sonra:
'Bak Nadi bey işler nerelere kadar sürüklendi geldi.' Dedi. Maamafih onun fikrince ortada telaş edecek büyük bir şey yoktu. Ne olsa vatan behemehal kurtarılırdı. Fakat bu işler böyle olmadan dahi, belki daha çok evvel ve daha çok kolay olarak meseleyi halletmek kabildi…
Paşa:
'Abe çocuk, hani kahve?..'
Dediği zaman saat gece yarısından sonra ikiye gelmişti. O zamana kadar çocuk üç defa kahve getirmişti. Paşa getirilen kahveleri hesaba katmıyor, bir kere verilmiş olacak kahve emir ve kumandasının mütemadiyen tatbik olunup gitmesini istiyordu.
(SEYAHATLERİNDE-MOLALARINDA)
Kütüphanecisi Nuri ULUSU; Yanımızdaki bir çanta içinde, termosta soğuk suyu ile çiğ kahvesi ve şekeri bulunurdu. Şayet gideceği yerde çalışmak arzusunda iseler-ki çoğunlukla olurdu- o günkü çalışma konusu ile ilgili kitapları, defter, kalemi ayrı bir çantada bulundururduk. İstanbul, İzmir, Ankara veya başka illere seyahat ettikleri zaman spor kulüplerine ziyarete gider, defterlerine hatıra yazıları yazar, kahvesini içer, sohbetlerini yapar ve de ayrılırdık. Bir sabahçı kahvesi gördü ve arabayı durdurdu, indik içeri girdik. ‘‘Siz dışarıda bekleyin.’’ dedi.
Bir masaya oturdu, sade bir kahve istedi.
Kireçburnu gazinosu. Sahibini iyi tanırdım, evi de yakındı. Hemen gidip uyandırdık, gazino açıldı. Hemen o meşhur kahvesi geldi ve o balıkçılarla Atatürk harika bir sohbete başladı. Atatürk Belediye Parkı’ndaki anıtı görmek için ziyarette bulunmuş ve orada da dinlenip, çok sevdiği kahvesini yudumlamak için mola vermişti.
Gidilen yere ulaştığımızda her zaman mutlaka etrafı çok iyi inceler, sonra oturur veya kalırdık. Mola verdiğimiz zaman kahvesini içerdi.
Söğütözü’ndeki küçücük kulübe de çok hoşuna giderdi. Bazen gider, söğütler altında bağdaş kurmak suretiyle oturur, kahvesini zevkle içerdi.
Bazı akşamlar, bu kuleli köşke gelir, çiftlik işleriyle uğraşan müdür ile görüşür, bir kahve içer, hatta ve hatta bazen çok keyiflenir, akşam sofrasını burada kurdurur, gece de burada konaklardı.
(DAVETLERDE)
Atatürk’e on iki yıl (1927-1938 yılları arasında) gece gündüz hizmet etmiş olan Cemal Granda ‘‘Atatürk’ün Uşağının Gizli Defteri’’ kitabında Atatürk’ün misafirlerine kahve ikram ettiğini şu dizelerle dile getiriyor. 'Konuklara kahve ikram buyurulurdu. Kahveleri getirdik, içildi. Konuşmalar çok samimi bir hava içinde geçiyordu. M.Herriot benden Fransızca bir şekersiz kahve daha istiyor: ‘‘Sans sucre cafee (yani şekersiz kahve).’’ diyordu. Anlaşılan Türk kahvesinin tadı hoşuna gitmiş olacaktı. ‘‘Emredersiniz.’’ diye karşılık verdim. Ve hemen sade kahveyi özene bezene pişirerek konuğumuza götürdüm. İngiltere Kralı, VIII. Edward ve öbür konuklar Ertuğrul Yatı’ndayken kendilerine Türk kahvesi ikram edildi. Servis, usulen konuklardan değil, ev sahibinden başlıyordu. Bu yüzden önce iki kahve getirdim.
Atatürk kahveyi misafire verdikten sonra da bana dönerek: ‘‘Bana da bir sade kahve getir.’’ diye emir buyurdu.'
(CEPHEDE)
Atatürk’ün kahve sevgisi tabii ki Cumhuriyetin ilanından sonra ortaya çıkmadı. Cephede savaşırken kahveye olan düşkünlüğü; Halide Edip Adıvar’ın İstiklal mücadelesi yıllarından cumhuriyetin ilanına kadar geçen süreçteki anılarını roman haline getirdiği ‘‘Türk’ün Ateşle İmtihanı’’ adlı eserinde şöyledir;
Karargah’ta da dıştan sakin görünmekle beraber, güç anlar yaşıyorduk. Ben, daima büromda tercüme ve makine ile meşguldüm. Bazan Mustafa Kemal Paşa gelir, bir kahve ısmarlar, azıcık otururdu. O günlerde, bütün enerjisiyle maksat uğruna çalışan dağınık kuvvetleri idare etmeye çalışıyordu. 'Dinleniniz, Paşam, yatınız' dedim.
'Hayır, haydi bir kahve daha içelim' diyerek, kendisine hizmet eden Ali Çavuş’a seslendi. Nihayet neticeyi öğrendik. Yakup Kadri de bizimle birlikte Karargah’ta durdu. Mustafa Kemal Paşa’nın yaveri durmadan haber getirirken, Mustafa Kemal Paşa hepsine sövüyordu. Nihayet sabah oldu. Mustafa Kemal Paşa: ‘‘İsmet, Eskişehir savaşını kaybetti; haydi bir fincan kahve daha içelim.’’ dedi.
Savaş esnasında teslim olan düşman askerlerine de kahve ısmarladığını şu cümlelerden anlayabiliriz. 'Oturun, General, yorulmuş olacaksınız'. Bundan sonra, sigara tabakasını uzattı, kahve ısmarladı. General Dionis’e de nezaketle muamele etmekle beraber, gözleri Trikopis’in gözlerinde...
(SON GÜNLERİNDE)
Genel Sekreteri Hasan Rıza SOYAK; 'Anlamıştım ki, bu hususta da hem doktorların tavsiyeleri, hem de refikasının titiz tedbiri boşa gitmişti. O, bir yolunu bulmuş, yine istediği kadar sigara içiyor, aynı zamanda eskisi gibi olmamakla beraber sık sık kahve içmekte de devam ediyordu. Tabiidir ki devlet işleriyle iştigal etmekten, Büyük Millet Meclisine devam ederek mühim müzakerelerde bulunmaktan da geri durmuyordu. Yani geçirdiği krizden epeyce sarsılmış olmasına rağmen, nihayet beş, on gün süren dinlenme ve perhizden sonra, aşağı yukarı yine eski yaşayış tarzına ve faal hayatına dönmüş bulunuyordu'. 13 Ekim Perşembe günü yine bir karından su alma operasyonu geçirdi. Nihayet operasyon bitince Atatürk derin bir soluk aldı ve; ‘‘Ohhh.. çok rahat ettim.’’ dedi. ‘‘Şimdi bana bir sigarayla bir kahve verin.’’ İşte sağlıklı dönemin bir eski adetine göz kırpıyordu. Yaşam ile ölüm arasında bir dirhem mutluluk, bir küçük ağız tadı… Sigara ve kahve getirildi. Ata, bu iki eski dosta, hasretle sarıldı, keyifle içti.
(SON KAHVESİ)
Son kahvesini 7 Eylül 1938 sabahı içti. Hastaydı, ağırlaşmıştı. Muayenesini tamamlayan Profesör Fiessinger ciddi şekilde uyardı. ‘‘Görüyorum ki önerilerimi pek dikkate almıyorsunuz, sigarayı azaltmış olmanız memnuniyet verici ama, lütfen kahve içmeyin, şu anda bir fincan kahve sizin için alkolden daha tehlikeli, lütfen kahve alışkanlığından vazgeçin.’’ dedi. Mustafa Kemal uslu uslu ‘‘peki’’ dedi… ‘‘Son kahvemi birlikte içmeyi teklif ediyorum.’’ Kahveler geldi. Vedalaşır gibi ağır ağır yudumladı. Profesör saraydan ayrıldıktan sonra, odaya Sabiha Gökçen girdi. Mustafa Kemal üzgün bir ses tonuyla ‘‘Gel Sabiha’’ dedi. ‘‘Sana bir sır vereceğim, kahve içmem kati surette yasaklandı, şu fincanı görüyor musun, işte o benim son kahvem!’’
Sabiha fincanı alır. Yıkanması için mutfağa götürüyormuş gibi yapar ve telvesiyle birlikte altmış beş yıl saklar. Vefat etmeden önce yazar olan eşi Eriş ÜLGER’ e armağan eder.
KAYNAKÇA
Ulusu, Mustafa Kemal; Atatürk’ün Yanı Başında. İstek Yayınları, İstanbul, 2019.
Adıvar, Halide Edib; Türk’ün Ateşle İmtihanı. Can Yayınları, İstanbul, 2020.
Nadi, Yunus; Ankara’nın İlk Günleri. Sel Yayınları, İstanbul, 1955.
Soyak, Hasan Rıza; Atatürk’ten Hatıralar. YKY Yayınları, İstanbul, 2016.
Atay, Falih Rıfkı; Çankaya. Pozitif Yayınevi, İstanbul, 2020.
Özdil, Yılmaz; Mustafa Kemal. Kırmızı Kedi Yayınevi, İstanbul, 2018.
Granda, Cemal; Atatürk’ün Uşağının Gizli Defteri. Yade Yayınları, Ankara, 2020.
Okay, Oğuz; Gazi. Truva Yayınları, İstanbul, 2005.
www.kahvve.com
www.kahvve.com
Atatürk'ün kahveyle olan bağını, günlük yaşamında kendisinin yakınında bulunan kişilerin anılarından öğrenebiliriz. Birkaç örnek paylaşmak isterim;
(SABAH KAHVESİ-CUMHURİYET DÖNEMİ)
- Atatürk, her sabah uyandığında önce bir fincan şekerli kahvesini içer ve bu arada günlük gazeteleri okuduktan sonra tıraş ve banyosu hazırlanırdı. Otururken de bağdaş kurmayı severdi. (Nuri ULUSU, Kütüphanecisi)
- Atatürk, sabahları erken kalkmazdı. Geceleri çok geç, çoğunlukla şafak sökerken yattığı için, gündüz saat 11.00-12.00’ye doğru kalkar, zile basardı. Hemen bir fincan kahveyle o günkü gazeteleri götürürdüm. Kahveyi orta şekerli içerdi. Gayet ince bir ketenden yapılmış bir entariyle uyuduğu için, uyanınca da bir süre o kıyafetle kalır, divana bağdaş kurarak kahvesini içerdi. (Cemal GRANDA, Hizmetçisi)
(ÇALIŞIRKEN)
- ‘‘Nuri oğlum, kahvemi söyleyiver.’’ demesi, o gelen kahveyi içerken camdan dışarı baka baka düşünmesi, zaman zaman tatlı, zaman zaman ise acı acı gülümsemeleri, sonra bana dönerek, ‘‘Dün hangi kitapta, nerede kalmıştık?’’ demesiyle birlikte, birkaç saniye sonra okuduğu kitabını sayfasını açarak önüne koyuverdiğim an bana sevgi ve takdirle bakması...
‘‘Sen şimdi kahvemi söyle de bir düşünelim.’’ dedi. Hemen kahvesini söyledim, kaldığı yerden kitabını okumaya başladı, kahvesini içti, okudu, okudu…
Ertesi sabahı hiç unutmam. Ben erkenden kütüphanemize gelmişim, çalışıyorum. Saat 11’e doğru Atatürk geldi, masasına oturdu, biraz sonra her zamanki gibi kahvesi geldi. Atatürk herhangi bir konu üzerinde çalışırken, konu ne olursa olsun, gayet dikkatli, sakin, sükunetle ve de çok sessiz çalışırdı. Sadece ben veya o sıra yanında olan kişilerin ricalarıyla bir dilim kızarmış francala yer, bir bardak ayran içer ama her saat başı yarım kesme şekerle pişirilmiş moka kahvesinden de bir fincan içerlerdi.
Çankaya Köşkü Kütüphanecisi olarak anılan, Atatürk’ün en sevdiği yardımcılarından Nuri ULUSU; 1926’dan Atatürk’ün ölümüne kadar on iki yıl boyunca ‘‘Atatürk’ün Kütüphanecisi’’ olarak görev yapmış, bütün yurt gezilerine eşlik etmiş, hastalığında ve ölümünde başucunda olmuştur. Nuri ULUSU’nun bu süreçteki hatıralarını, oğlu Mustafa Kemal ULUSU gayet tertipli, belgeli, yorumsuz, saf bir şekilde ‘‘Atatürk’ün Yanı Başında’’ kitabında toparlamıştır. İşte yukarıdaki alıntılar bu kitaptan aktarılmıştır.
- Gazeteci Yunus NADİ (Ankara’nın İlk Günleri eserinde);
Paşa ile yalnız kalmıştık:
'Çocuk, bize kahve getir.' emrini verdikten sonra:
'Bak Nadi bey işler nerelere kadar sürüklendi geldi.' Dedi. Maamafih onun fikrince ortada telaş edecek büyük bir şey yoktu. Ne olsa vatan behemehal kurtarılırdı. Fakat bu işler böyle olmadan dahi, belki daha çok evvel ve daha çok kolay olarak meseleyi halletmek kabildi…
Paşa:
'Abe çocuk, hani kahve?..'
Dediği zaman saat gece yarısından sonra ikiye gelmişti. O zamana kadar çocuk üç defa kahve getirmişti. Paşa getirilen kahveleri hesaba katmıyor, bir kere verilmiş olacak kahve emir ve kumandasının mütemadiyen tatbik olunup gitmesini istiyordu.
(SEYAHATLERİNDE-MOLALARINDA)
Kütüphanecisi Nuri ULUSU; Yanımızdaki bir çanta içinde, termosta soğuk suyu ile çiğ kahvesi ve şekeri bulunurdu. Şayet gideceği yerde çalışmak arzusunda iseler-ki çoğunlukla olurdu- o günkü çalışma konusu ile ilgili kitapları, defter, kalemi ayrı bir çantada bulundururduk. İstanbul, İzmir, Ankara veya başka illere seyahat ettikleri zaman spor kulüplerine ziyarete gider, defterlerine hatıra yazıları yazar, kahvesini içer, sohbetlerini yapar ve de ayrılırdık. Bir sabahçı kahvesi gördü ve arabayı durdurdu, indik içeri girdik. ‘‘Siz dışarıda bekleyin.’’ dedi.
Bir masaya oturdu, sade bir kahve istedi.
Kireçburnu gazinosu. Sahibini iyi tanırdım, evi de yakındı. Hemen gidip uyandırdık, gazino açıldı. Hemen o meşhur kahvesi geldi ve o balıkçılarla Atatürk harika bir sohbete başladı. Atatürk Belediye Parkı’ndaki anıtı görmek için ziyarette bulunmuş ve orada da dinlenip, çok sevdiği kahvesini yudumlamak için mola vermişti.
Gidilen yere ulaştığımızda her zaman mutlaka etrafı çok iyi inceler, sonra oturur veya kalırdık. Mola verdiğimiz zaman kahvesini içerdi.
Söğütözü’ndeki küçücük kulübe de çok hoşuna giderdi. Bazen gider, söğütler altında bağdaş kurmak suretiyle oturur, kahvesini zevkle içerdi.
Bazı akşamlar, bu kuleli köşke gelir, çiftlik işleriyle uğraşan müdür ile görüşür, bir kahve içer, hatta ve hatta bazen çok keyiflenir, akşam sofrasını burada kurdurur, gece de burada konaklardı.
(DAVETLERDE)
Atatürk’e on iki yıl (1927-1938 yılları arasında) gece gündüz hizmet etmiş olan Cemal Granda ‘‘Atatürk’ün Uşağının Gizli Defteri’’ kitabında Atatürk’ün misafirlerine kahve ikram ettiğini şu dizelerle dile getiriyor. 'Konuklara kahve ikram buyurulurdu. Kahveleri getirdik, içildi. Konuşmalar çok samimi bir hava içinde geçiyordu. M.Herriot benden Fransızca bir şekersiz kahve daha istiyor: ‘‘Sans sucre cafee (yani şekersiz kahve).’’ diyordu. Anlaşılan Türk kahvesinin tadı hoşuna gitmiş olacaktı. ‘‘Emredersiniz.’’ diye karşılık verdim. Ve hemen sade kahveyi özene bezene pişirerek konuğumuza götürdüm. İngiltere Kralı, VIII. Edward ve öbür konuklar Ertuğrul Yatı’ndayken kendilerine Türk kahvesi ikram edildi. Servis, usulen konuklardan değil, ev sahibinden başlıyordu. Bu yüzden önce iki kahve getirdim.
Atatürk kahveyi misafire verdikten sonra da bana dönerek: ‘‘Bana da bir sade kahve getir.’’ diye emir buyurdu.'
(CEPHEDE)
Atatürk’ün kahve sevgisi tabii ki Cumhuriyetin ilanından sonra ortaya çıkmadı. Cephede savaşırken kahveye olan düşkünlüğü; Halide Edip Adıvar’ın İstiklal mücadelesi yıllarından cumhuriyetin ilanına kadar geçen süreçteki anılarını roman haline getirdiği ‘‘Türk’ün Ateşle İmtihanı’’ adlı eserinde şöyledir;
Karargah’ta da dıştan sakin görünmekle beraber, güç anlar yaşıyorduk. Ben, daima büromda tercüme ve makine ile meşguldüm. Bazan Mustafa Kemal Paşa gelir, bir kahve ısmarlar, azıcık otururdu. O günlerde, bütün enerjisiyle maksat uğruna çalışan dağınık kuvvetleri idare etmeye çalışıyordu. 'Dinleniniz, Paşam, yatınız' dedim.
'Hayır, haydi bir kahve daha içelim' diyerek, kendisine hizmet eden Ali Çavuş’a seslendi. Nihayet neticeyi öğrendik. Yakup Kadri de bizimle birlikte Karargah’ta durdu. Mustafa Kemal Paşa’nın yaveri durmadan haber getirirken, Mustafa Kemal Paşa hepsine sövüyordu. Nihayet sabah oldu. Mustafa Kemal Paşa: ‘‘İsmet, Eskişehir savaşını kaybetti; haydi bir fincan kahve daha içelim.’’ dedi.
Savaş esnasında teslim olan düşman askerlerine de kahve ısmarladığını şu cümlelerden anlayabiliriz. 'Oturun, General, yorulmuş olacaksınız'. Bundan sonra, sigara tabakasını uzattı, kahve ısmarladı. General Dionis’e de nezaketle muamele etmekle beraber, gözleri Trikopis’in gözlerinde...
(SON GÜNLERİNDE)
Genel Sekreteri Hasan Rıza SOYAK; 'Anlamıştım ki, bu hususta da hem doktorların tavsiyeleri, hem de refikasının titiz tedbiri boşa gitmişti. O, bir yolunu bulmuş, yine istediği kadar sigara içiyor, aynı zamanda eskisi gibi olmamakla beraber sık sık kahve içmekte de devam ediyordu. Tabiidir ki devlet işleriyle iştigal etmekten, Büyük Millet Meclisine devam ederek mühim müzakerelerde bulunmaktan da geri durmuyordu. Yani geçirdiği krizden epeyce sarsılmış olmasına rağmen, nihayet beş, on gün süren dinlenme ve perhizden sonra, aşağı yukarı yine eski yaşayış tarzına ve faal hayatına dönmüş bulunuyordu'. 13 Ekim Perşembe günü yine bir karından su alma operasyonu geçirdi. Nihayet operasyon bitince Atatürk derin bir soluk aldı ve; ‘‘Ohhh.. çok rahat ettim.’’ dedi. ‘‘Şimdi bana bir sigarayla bir kahve verin.’’ İşte sağlıklı dönemin bir eski adetine göz kırpıyordu. Yaşam ile ölüm arasında bir dirhem mutluluk, bir küçük ağız tadı… Sigara ve kahve getirildi. Ata, bu iki eski dosta, hasretle sarıldı, keyifle içti.
(SON KAHVESİ)
Son kahvesini 7 Eylül 1938 sabahı içti. Hastaydı, ağırlaşmıştı. Muayenesini tamamlayan Profesör Fiessinger ciddi şekilde uyardı. ‘‘Görüyorum ki önerilerimi pek dikkate almıyorsunuz, sigarayı azaltmış olmanız memnuniyet verici ama, lütfen kahve içmeyin, şu anda bir fincan kahve sizin için alkolden daha tehlikeli, lütfen kahve alışkanlığından vazgeçin.’’ dedi. Mustafa Kemal uslu uslu ‘‘peki’’ dedi… ‘‘Son kahvemi birlikte içmeyi teklif ediyorum.’’ Kahveler geldi. Vedalaşır gibi ağır ağır yudumladı. Profesör saraydan ayrıldıktan sonra, odaya Sabiha Gökçen girdi. Mustafa Kemal üzgün bir ses tonuyla ‘‘Gel Sabiha’’ dedi. ‘‘Sana bir sır vereceğim, kahve içmem kati surette yasaklandı, şu fincanı görüyor musun, işte o benim son kahvem!’’
Sabiha fincanı alır. Yıkanması için mutfağa götürüyormuş gibi yapar ve telvesiyle birlikte altmış beş yıl saklar. Vefat etmeden önce yazar olan eşi Eriş ÜLGER’ e armağan eder.
KAYNAKÇA
Ulusu, Mustafa Kemal; Atatürk’ün Yanı Başında. İstek Yayınları, İstanbul, 2019.
Adıvar, Halide Edib; Türk’ün Ateşle İmtihanı. Can Yayınları, İstanbul, 2020.
Nadi, Yunus; Ankara’nın İlk Günleri. Sel Yayınları, İstanbul, 1955.
Soyak, Hasan Rıza; Atatürk’ten Hatıralar. YKY Yayınları, İstanbul, 2016.
Atay, Falih Rıfkı; Çankaya. Pozitif Yayınevi, İstanbul, 2020.
Özdil, Yılmaz; Mustafa Kemal. Kırmızı Kedi Yayınevi, İstanbul, 2018.
Granda, Cemal; Atatürk’ün Uşağının Gizli Defteri. Yade Yayınları, Ankara, 2020.
Okay, Oğuz; Gazi. Truva Yayınları, İstanbul, 2005.
Atatürk Cumhuriyeti kahve içe içe kurdu…
Kahve adeta Atatürk'ü en zor günlerinde besleyen, ayakta tutan, sürekli enerji veren, tükenmez, köpüklü, coşkulu siyah bir benzin gibiydi…

Atatürk’ün içtiği son kahve ve fincanı
Eriş Ülger Atatürk’ün içtiği son kahvenin fincanı ve bu fincanın hikayesini anlatıyor...
